3 Mayıs 2007 Perşembe

Türkiye'nin Kadınları

Türkiye’deki kadınların konumunu yorumlarken hem Türkiye’nin natal haritası üzerinden, hem de “Türkiye’deki kadının durumu nedir?” şeklindeki bir horary sorusuna cevap veriyormuş gibi hareket edeceğim. Yalnız Türkiye’nin kadınlarından bahsederken kendimi bahsedeceklerimle özdeşleştiremediğimden dolayı, ne Venüs olarak yazacağım ne de Ay, bu yazıyı kendimi olaylara tepeden bakan MC’deki Uranüs’ün yerine koyarak yazacağım.

Türkiye’nin kadınlarını betimlemek için yine Türkiye’nin doğum haritasındaki 12.eve düşen Ay ve 5.eve düşen Venüs bana çok yardımcı olacaktır. Aslında gerçek şu ki, yazmak istediklerimle bu kadar örtüşen bir gökyüzü konumu bulmak kelimenin tam anlamıyla bir ilahi takdirdir. Hem anaretik derecede, hem de 12.evde olmasından dolayı, kendi burcu Yengeç’e girmeye can atan ama İkizler burcunun son saniyelerinde kapana kısılmış adeta cendereye sokulmuş Ay, kapanıp kalmış, gizli saklı kadınlarımızı vareden Osmanlı geleneğinden miras kalmıştır bize.

Erkeği tarafından evine hapsedilmiş, sadece camın kenarından, perdenin arkasından, peçelerin ardından sokağı teftiş eden buğulu gözler (Ay 12.evde) ve yine saraylarda padişahları eğlendiren, zevk ve sefahat aleminin bir numaraları, allı güllü 19. yüzyıl saray cariyeleri (Venüs 5.evde)... Venüs 5.evde, 12.evdeki Ay’a göre nispeten daha genç kadınları, flörtleri simgeliyor. Şimdiki zaman Türkiye’sinde ise 12.evdeki Ay ve 5.evdeki Venüs biraz modernleşmiştir sadece, ancak arka plan aynı kalmıştır; evi çekip çeviren, çocuk doğuran, evde eşini bekleyen, saçı süpürge, biçare ev kadınının yanında veya karşısında erkeği eğlendiren, zevk ve keyif veren şimdiki zaman kumaları, metresleri...

Kadın programlarında izlediğimiz duygu sömürüsünde bir numara, salya sümük, saçı başı süpürge kadın portresini 29 derecede ve İkizler burcundaki Ay’dan daha iyi anlatacak bir gösterge yoktur. 29 derece astrolojide kritik ve kritik olduğu içinde önem arzeden bir noktadır. Doğum haritalarında kadersel kabul edilir; diğer bir deyişle bu noktadaki gezegenin kişiye vereceği farklı bir hayat dersi var gibidir. İlerletilmiş ve transit haritalarda özellikle Ay’ın bir burcun 29.derecesinde bulunması krizli, inişli, çıkışlı zamanların, ani ve dürtüsel davranışların görüldüğü bir dönemi anlatabilir.

29.derece İkizler burcunda, yükselen yöneticisi, fakat 12. evde yer alan Ay’ın durumu hiç rahat değildir. Yükselen yöneticisi olması dolayısıyla Ay, yani kadınlarımız Türkiye için oldukça önemlidir; ancak 12.evde geri planda, sahne arkasında kalmışlardır. Belki de bunun için “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” sözü gerçek hayatta vardır; dikkat ederseniz erkeğin yanında yada önünde değil, arkasında! Yani 12. evde.

29.derece İkizler burcundaki Ay, gözlerimin önünde şu şekilde canlanıyor: Bir yandan yemek pişirmeye çalışan, bir yandan çocuklarına yaramazlık yapmamaları için bağırıp çağıran, karnı burnunda; akşama kocası, sevgilisinden fırsat bulamaz da içki aleminden geç gelirse dırdıra başlayan, üstü başı bakımsız, perperişan, aldatılmaktan dolayı öfkeli, ama her öfkesini dışarı vuruşunda hırpalanan, tartaklanan, ekonomik özgürlüğü olmadığından dolayı da bastırılmış, kıstırılmış bir biçare...

Metres yada kuma olarak gördüğüm 5.evdeki, Akrep burcundaki Venüs için ise daha farklı bir manzara gözümün önünde canlanıyor: Venüs hem Akrep burcunda, hem de 5.evde olması sebebiyle iki kere cinselliği vurguluyor. Erkeği eğlendiren, dertlerinden uzaklaştıran, daha çok tensel amaçlı kullanılan yanıltıcı bir cinsel obje! Yanıltıcı olması Venüs’ün 3.ev girişindeki Neptün’den aldığı kare açıdan kaynaklanmaktadır. 3.ev algıları sembolize eder ve Neptün’ün burada varoluşu algıyı bulanık hale getirir. Yani çoğunlukla tensel zevkler için kullanılan kadın, aynı zamanda bir hayalkırıklığını da ifade eder yada bu tarz kadının kendisi tensel zevkler doyuma ulaştıktan bir süre sonra hayalkırıklığı haline gelir. Ne de olsa Venüs Akrep burcunda zararlıdır. Ayrıca, dikkati çeken bir diğer unsur, Neptün’ün 5.evde Venüs’le kavuşum halinde bulunan Jüpiter’e de kare yapmasıdır. Jüpiter’i paranın sembolü olarak düşünürsek, metres bir erkeğin hayatındaki ikinci kadın olmanın kaymağını yerken, kaymağı yediren taraf Neptün-Jüpiter karesinden dolayı ikinci kez hayal kırıklığına uğramaktadır. Yani etrafa bolca dolar saçılmakta, sahnedeki (5.evdeki) aşuftenin üzerine şişelerce şampanya dökülmekte, cep ve cepken delinmektedir. Venüs’le kavuşum halindeki talih noktası da bu savımı yeterince desteklemektedir. Venüs aynı zamanda 5.evin ve ilginç olan 11.evde kıstırılmış durumdaki Boğa burcunun da yöneticisi durumundadır ve haritanın içerisinde Akrep burcunda olmasının haricinde yeterince güçlüdür.

İkinci kadının (5.evdeki Venüs) yanında birinci kadın (12.evdeki Ay), diğer bir deyişle evde erkeğini bekleyen kadının durumu ise maalesef parlak değildir. Ay yukarıda da bahsedildiği üzere hem bulunduğu burç, ev ve derece açısından zaten olumsuzdur. Bir de diğer gezegenlerle açılarını değerlendirirsek, maskülen semboller olan Mars ile kare açı yaparken, Güneş ile üçgen açı yapmaktadır. Ancak Güneş ile olan üçgen açısı pek verimli değildir. Çünkü her iki gezegen de farklı elementlerdedir. Oysa ki, ikinci kadının durumuna bu açıdan bakarsak, yine birinci kadına göre daha şanslı olduğunu görürüz. Çünkü, Akrep burcundaki Venüs yine Akrep burcundaki Güneş’le aynı evde (5.ev) beraberdir; burası flört evidir ve benzer şekilde Mars’la açısı olmamasına rağmen birbirlerinin burçlarında yer aldıkları için (mutual reception) birbirlerine kur yapıp flörtlerine gönüllerince devam etmektedirler. Evdeki kadın ise öfkelidir (Ay-Mars karesi) ve yine erkek eve gelince kadın ona karşı (4.evdeki Mars) öfkesini kusmaktadır. Ancak Mars saldırgan doğasından dolayı ve Terazi burcunda zararlı durumda olmasından dolayı, Terazi burcunun temsilcisi Venüs, yani ikinci kadın uğruna erkek birinci karısını hırpalamaktadır (Mars-Ay karesi).

Harita yorumlarında Yükselen burç üzerindeki gezegen daima önemlidir. Türkiye’nin yükselen burcu üzerinde Pluto bulunmaktadır. Pluto bir yeraltı gezegenidir; gizli kapaklı örtülü işleri anlatır. Yukarıdaki haritayı aynı zamanda bir soru horoskopu olarak da yorumladığım için ve başta da belirttiğim gibi birinci evi kadınlar olarak aldığım için Pluto’yu bu bağlamda dikkate alıyorum. Kanımca Pluto, 5.evdeki Venüs ile üçgen açısı sebebiyle, yoğun tutkuların sembolizmi olarak başvurulan metresi ön plana çıkartıyor ve aynı zamanda tutkuları sembolize eden cinsel objenin erkek üzerinde yeterince büyüleyici olduğunu da vurguluyor. Ancak, Pluto kanımca başka şeyleri de vurgulamaktadır. Mizahi bir yaklaşımla 1.evde, yani birinci kadının (evde umarsızca kocasını bekleyen kadının) bölgesinde durduğu için ve yine 4.evdeki Mars (erkek eş) ile kare açısı bulunduğu için erkeği eve bağlamak niyetiyle büyü yaptırılmasını da sembolize ediyor olabilir. Pluto bilindiği üzere yeraltı bir faaliyet olan büyüyle de ilişkilendirilir ve yine dikkat edilirse Pluto Yengeç burcunda, Mars ise Terazi’de, her ikisi de dişi semboller. Pluto-Venüs üçgeni, birinci kadının ikinci kadını erkeğinden uzaklaştırmak amacıyla yaptığı büyüyü de anlatabilir aynı zamanda. Dikkat ederseniz Pluto, diğer bir maskülen sembol Güneş ile de üçgen açı içerisinde. Hem eşi eve bağlama, hem de eşin metresine eşten ayrılması amaçlı yapılan sevgi büyüleri... 1.evdeki Pluto’ya bakarak, büyücülerin, muskacıların neden bu ülkede zengin olduklarına şaşmamak gerekir.

Türkiye’deki kadının durumu ilginçtir. Medyayı birazcık takip ettiğimizde şaşırıp kalırız. Ekranları sular seller götürmektedir. İlk baktığınızda şiddet görmekten muzdarip, ezilen kadın, durumundan oldukça şikayetçi görünmektedir. Ancak, aynı dertli kadın durumunu değiştirmek için herhangi bir çaba harcamamaktadır. Hatta kaderci bir tavırla “Benim eşimdir, sever de, döver de!” diyerek yeri geldiğinde, eşini kendisini hırpaladığı için adeta onurlandırmaktadır. Daha da acısı, “kendi ayakları üzerinde duran kadın” diye lanse edilen avam takımının şiddet gördüğü için televizyon ekranlarındaki salya sümük hallerini hayranlıkla izleyebilmektedir. “Vay canına! Bak koskoca manken bile dayak yemiş, ben niye yememeyim!” diyerek bir garip avuntu içinde kendini uyuşturmaktadır.

Aslına bakarsanız sırf para kazanıyor olması bir kadının, kendi ayakları üzerinde durması için gerekli koşuldur; ama yeterli değildir. Bu sebeple “kendi ayakları üzerinde duran kadın” diye lanse edilen avam takımının, bir ayaklarının falanca futbolcunun kramponunda, bir ellerinin ise falanca işadamının cebinde olması kendi ayakları üzerinde durduklarına yeterince delalet değildir ki, buradan anlaşılacağı üzere görselliği ön planda olan ( 5.evdeki Venüs) kadının durumu da pek parlak değildir. Zaten Venüs ve Mars birbirlerinin burçlarında olmaktan dolayı karşılıklı etkileşim halinde olduğu için, Mars’ın doğasını gereken şekilde ortaya koyamamasından (Mars-Terazi) dolayı 5.evdeki kadın da farklı türde bir şiddet görmektedir herhalükarda.

Bütün bu anlatılanlar, bizi 29.derecedeki Ay’a sürüklemektedir. Yazımın başında da belirttiğim üzere, anaretik derece astrolojide önemlidir; alınması gereken önemli dersleri simgelediği için oldukça kaderseldir. Ezilmekten, şiddet görmekten şikayet eden Türk kadının görmesi gereken asıl gerçek şudur ki, erkeği de kadın yetiştirmektedir. Eğer erkekleri yetiştiren kadınlar, onlara erkek olmalarından ziyade en başta insan olmayı öğretebilseler, ortada ne ezen ne de ezilen kalacaktır ve yine o zaman birinci kadın, ikinci kadın döngüsü de kendiliğinden kırılacaktır. Aklıma Cem Karaca’nın şarkısındaki dizeler geldi birden ve onlarla da nokta koyuyorum Türkiye kadınlarının durumuna:

“Ne erkek olmak hüner, ne de kadın olmak, vallahi çok zor değil sırf insan olmak”
19 Ocak 2006